Faaliyet Detay

"ANAYASANIN DİLİ" SEMPOZYUMU PROTOKOL KONUŞMALARI

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, anayasalar ve yasaların bir dilin mükemmel örnekleri olduğunu belirterek, ''Onun için bu dönem geçmişteki hataları inşallah asgariye indirerek, bir anayasa yapma imkanını bulmuş olacağız'' dedi. 24 Nisan 2012 Salı TBMM Başkanı Cemil Çiçek, anayasalar ve yasaların bir dilin mükemmel örnekleri olduğunu belirterek, ''Onun için bu dönem geçmişteki hataları inşallah asgariye indirerek, bir anayasa yapma imkanını bulmuş olacağız'' dedi. 

Çiçek, Türkiye Yazarlar Birliği, Türk Dil ve Edebiyatı Derneği, Türk Dil Kurumu ve Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen ''Anayasanın Dili'' Sempozyumunda yaptığı konuşmada, toplantının konusu açısından önem taşıdığını söyledi. Türkiye'nin birçok sorununun yanında dil meselesi olduğunu da vurgulayan Çiçek, dil politikasına ihtiyaç olduğunu söyledi. Çiçek, ''Aynı dili konuşuyoruz fakat anlaşamıyoruz. Aynı dili çok farklı konuşuyoruz. Aynı kavramları, kelimeleri farklı anlamlarda kullanıyoruz. Aynı kelimeleri kullanırken iltifat mı ediyoruz, hakaret mi ediyoruz bunlar bile birbirine karışıyor'' diye konuştu. Çiçek, dünyada yaşayan 6 bin 912 dilden 200 kadarının resmi dil olduğuna işaret ederek, ''Devlet dili olmak kolay değil. Türkçe aynı zamanda medeniyet dilidir. Bu dil sayesinde birçok şaheser ortaya konabilmiştir'' dedi. Türkçenin son dönemde çok kötü kullanıldığının altını çizen Çiçek, konunun sadece anayasa dili olarak ele alınamayacağını kaydetti. Anayasa'nın yanı sıra kanunların dilinin de çok kötü olduğunu vurgulayan Çiçek, ''Kanunlarda da resmi yazışmalarda da Türkçeyi kötü kullanıyoruz. Dolayısıyla zaman zaman ihtilafları, sıkıntıları yaşıyoruz. Aynı metnin farklı şekilde yorumlanmasından doğan siyasi sıkıntıları, kargaşaları da yaşıyoruz'' diye konuştu. TBMM Başkanı seçildikten sonra kanun yapıcıların Türkçe eğitim alması için girişim başlattığını anlatan Çiçek, Gazi Üniversitesi ile Yasama Enstitüsü kurma kararı aldıklarını, YÖK'ten izin çıktıktan sonra enstitünün faaliyete geçeceğini söyledi. 

Çiçek, Türkiye'de Adalet Bakanlığı, Başbakanlık, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı bünyesinde Kanunlar Genel Müdürlüğü bulunduğunu belirterek, ''Bu dördü de aynı telden çalmazsa bu bozukluğu gidermemizde zorluk olur'' dedi. Herkesin Türkçe'yi kötü kullandığı bir noktada Anayasa Komisyonu üyelerinin bu eksikliği gidermesinin kolay olmayacağını ifade eden Çiçek, şöyle devam etti: ''Anayasanın dilinin ne kadar kötü olduğunu biliyoruz. Bu kadar zamandır Meclis'teyiz ama yemin metnini düzgün okuyanımız çok zordur. Kötü yazıldığı için, düzgün okuyanımız da büyük başarı elde etmiş olur. Anayasalar ve yasalar o dilin mükemmel örnekleridir. Bir dilin en güzel metinleri hangisidir denildiğinde Anayasadır diye gösterilir. Onun için bu dönem geçmişteki hataları inşallah asgariye indirerek, bir anayasa yapma imkanını bulmuş olacağız. Tabiatıyla, taslak metni yazdıktan sonra herkesin bilgisine sunacağız. Buna sadece içerik itibarıyla değil, dil açısından da bakılırsa eksiklikleri o safhada giderme imkanı olur. İlgili komisyonlarda da azami özenle bu işi başaracağız inşallah. Türkiye'de resmi dil, ana dil konusunda tartışmalar yapılıyor. Bilmeden tartışıyoruz ve bu, o zaman kavgalara, tartışmalara, sataşmalara, kutuplaşmalara sebebiyet verir. Türk Dil Kurumu Başkanı da burada. Bu işin doğrusunu öncelikle sizler kamuoyuna açıklarsanız biz neyi tartıştığımızı bilmiş oluruz. Anayasa yapım sürecinde resmi dil, ana dil konusu da önemli bir tartışma. Anayasa'nın kolay yazılacak maddeleri kadar üzerinde müzakere yapacağımız konular da var. Yaşayan her dil resmi dil değildir. Bir tartışma başlatmak anlamında söylemiyorum. Brezilya'da 500 dil kullanılıyor resmi dil Portekizce, Nijerya'da 60'dan fazla aşiret dili kullanılıyor ama herkes İngilizce anlaşıyor. Dil meselesi, Anayasa'nın sadece yazımı açısından değil, önemli maddelerinin düzenlenmesi açısından da önem arz edeceği için kamuoyunun bilgilendirilmesine ihtiyaç var. Kurumlarımızın bu tür tartışmaları tribünlerden seyretmesini doğru bulmuyorum. Bilimin ortaya koyduğu gerçek neyse onlar ortaya koymalı ki abesle iştigal etmeyelim.''Çiçek, konuşmasının ardından toplantıyı düzenleyen kurumların yöneticilerine teşekkür plaketi verdi ve birlikte anı fotoğrafı çektirdi. 

TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, yeni anayasa kaleme alınırken, anayasanın dili, gramer kaidelerinin uyumu ve hukuk dilinin inceliklerinin çok önem arz ettiğini belirtti. Burhan Kuzu, Türkiye Yazarlar Birliği, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği, Türk Dil Kurumu ve Ankara Büyükşehir Belediyesince ''Anayasanın Dili'' sempozyumunda, dil ve hukuk arasında vazgeçilmez bir bağ olduğunu söyledi. Kuzu, hukukun adalete yönelik bir toplumsal yaşam düzeni, toplumlar için olmazsa olmaz nitelikte olduğunu ifade etti. Dilin toplumlar için önemine işaret eden Kuzu, yeni bir anayasa yapmak üzere bir uzlaşma komisyonunun kurulduğunu ve çalışmaların sürdürüldüğünü dile getirdi. Mayıs 2012'den itibaren de anayasa metninin kaleme alınacağını ifade eden Kuzu, şunları kaydetti: ''Bu kaleme alma sırasında anayasanın dili, gramer kaidelerinin uyumu ve hukuk dilinin incelikleri çok önem arz etmektedir. Milletvekilleri yemin metnini okurken, hepimiz heyecanlanıyoruz. Birçok arkadaşımız bu metni okurken hata yapmak durumunda kalıyor. Bu metin dünya kötü dil yarışmasında birinciliği alır. Bu durum aslında bu metni kaleme alanların Türkçeyi iyi bilmemesinden kaynaklanmamaktadır. Sorunun temeli, yapım sürecinde takip edilen yöntemlerden ileri gelmektedir. Bu anayasa metni önce Anayasa Komisyonu'nda yazıldı, sonra Danışma Meclisi'ne geldi, Milli Güvenlik Konseyine getirildi. Her birinde anayasa metnine yeni ilaveler ya da çıkarmalar yapıldı, ama hiç kimse bütünlüğünü ele almadı. İşte dil bozukluğunun temelinde bu hata yatmaktadır. Oysa 1961 Anayasası hazırlanırken, 3 aşamadan geçtiği halde metne son şekli, kaleme alan Anayasa Komisyonu bugünkü Uzlaşma Komisyonu verdiği için dil çok düzgün ve metin sade olmuştur.'' Anayasaların çerçeve metin olması gerektiğini de belirten Kuzu, batı ülkelerinden doğu ülkelerine gidildiğinde, anayasa metinlerinin uzun olduğunun görüldüğünü, bunun gelişmişlikle de ilgili olduğunu ifade etti. Kuzu, ''Bizim mümkün olduğu kadar kısa anayasa yapmaya gayret etmemiz lazım'' dedi. 

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Genel Başkanı Ekrem Erdem, mevcut anayasanın bilinen, yazılan ve çizilen önemli sorunları ve aşmazları bulunduğunu, ancak üzerinde fazla durulmayan, gözden kaçırılan kendilerine göre en önemli sorunun anayasanın dili olduğunu söyledi. Dilden kaynaklı sıkıntıların en az diğer sıkıntılar kadar önemli olduğuna işaret eden Erdem, anayasanın milletlerin en önemli mutabakat metni olduğunu, bunun için anayasaların örnek, referans metinler olması gerektiğini kaydetti. Anayasa metinlerinin hazırlanmasında hukukçular kadar dilciler ve edebiyatçıların da söz sahibi olması gerektiğini savunan Erdem, ''Millet olarak ilk defa sivil anayasa yapma fırsatı yakaladık; bunu iyi değerlendirmeliyiz, her açıdan mükemmel bir metnin çıkmasına yardımcı olmalıyız'' dedi. Mevcut anayasanın Türkçe açısından kusurlu bir metne sahip olduğunu yineleyen Erdem, anayasanın yazımında doğru, duru ve akıcı bir Türkçe kullanılmadığını, anayasa metninin dil bilgisi, imla, kelime kullanım hatalarının yanı sıra mantık hatalarıyla dolu olduğunu belirtti. Türkçenin en güzel örneğinin anayasa olması gerekirken, dil sorununa daha anayasanın başlangıç bölümünde rastlandığını anlatan Erdem, anayasa metinlerinin uzun olduğunu, mükerrer kelime ve cümlelerin yer aldığını söyledi. ''Anayasayı anlaşılmaz hale getiren anayasanın dilidir'' diyen Erdem, anayasa maddelerinden örnekler vererek, dil yanlışlarını sıraladı. Türkçenin geleceği açısından anayasanın dilinin önemli olduğunun altını çizen Erdem, şöyle devam etti: ''Yeni anayasa çalışmaları Türkçenin toplumda layık olduğu değeri bulması için bir başlangıç olabilir. En önemli değerimiz Türkçe değerini her şeyden önce anayasada bulmalıdır. Anayasada Türkçe hak ettiği yeri bulursa, toplum da dile gereken değeri verir, Anayasanın dili önemlidir. Öncelikle yeni anayasanın dili herkesin anlayabileceği sadelikte, duru ve akıcı olmalıdır. Yeni anayasada tek anlamlı kelimeler kullanılmalıdır, farklı manalara gelecek kelimelere yer verilmemelidir. Mümkün olduğu kadar, ama lakin ve ancak gibi bağlaçlara yer verilmemeli, gereksiz tekrarlardan kaçınılmalıdır. Yeni anayasa çalışmalarında mutlaka edebiyatçılara da yer verilmeli, Türk Dil Kurumu'nun değerli uzmanlarının süzgecinden geçirilmelidir. Yeni anayasa Türkçenin şaheseri olmalıdır.''

Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaçalin, dilin dilcilerin değil, herkesin olduğunu, öğrenmek için değil, kullanmak için öğrenildiğini söyledi. Türk Dil Kurumu'nun dil konusunda hizmet ve destek merkezi olduğunu anlatan Kaçalin, Kurumun, Türkçe hakkında sorulara cevap verdiğini, aynı zamanda gerektiğinde sorunlara çözüm ürettiğini ifade etti. Kaçalin, şöyle konuştu: ''Cümlenin anlamı, cümlenin beyanı üzerinde düşünülürken, anlam ayrıntısını veren tariflerde ilgili kesin çizgileri çekilmesi gerekir. Yasa koyucuların, dilcilerden istekleri olacağı gibi, aynı tarafın dilcilerin dikkatlerini de göz önünde tutmalarını istirham edeceğim. Yerleşmiş gibi olmaması gereken kendisini merkeze koyup, kendi doğrularına tasdik isteyen bir tavır içine girilmesin (sen evet demezsen, evet diyen başka birini buluruz) denilmesin. Anayasa çalışmalarında belki Türkçe şimdiye kadar ele alınmasına ihtiyaç duyulmadığından incelenmesi akla gelmemiş hususlar ortaya çıkacaktır.'' 

Türkiye Yazarlar Birliği Şeref Başkanı Mehmet Doğan da 1982 Anayasası'nın daha önceki bütün anayasa metinlerinden daha kötü Türkçeyle kaleme alındığını savundu. Mevcut anayasa metninin çok uzun olduğuna dikkati çeken Doğan, Amerikan Anayasası'nın bile 20 sayfadan oluştuğunu dile getirdi. Doğan, ''Bugün anayasa metnini hazırlarken, herkesin okuyup anlamaya çalışacağı dolayısıyla da sağlam bir Türkçeyle yazılması gereken bir metin olması gerektiğini vurgulamamız gerekiyor. Komisyonda dilciler ve edebiyatçılar da olmalı. Güzel Türkçe konusunda edebiyatçıların öne çıkarılması gerektiğini düşünüyorum'' diye konuştu. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek de Türkiye'de anayasaların daima olağanüstü dönemlerde yapıldığını söyledi. 1961 ve 1982 Anayasası'nın darbe dönemi anayasaları olarak topluma dayatıldığını belirterek şunları kaydetti: ''Her iki anayasa esas itibarıyla topluma evet dedirtilmiş, başından sonuna kadar darbe ruhunu yansıtan, yasakçı, demokratik olmayan anayasalardır. 1982 Anayasası'nda çok sayıda değişiklik yapılmıştır, ancak bu değişiklikler söz konusu anayasaların darbe ürünü olan dilini değiştirememiştir. Ülkemiz ilk defa milli iradeden güç alarak sivil bir anayasa yapma şansını yakalamıştır.'' Yeni anayasanın dilinin sade, akıcı bir Türkçe olması gerektiğini ifade eden Gökçek, şöyle dedi: ''Anayasayı okuyan herkesin aynı şeyi anladığı, elastikiyeti olmayan, özellikle uygulayıcı makamlarda oturanların farklı yorumlarına imkan verilmeyecek nitelikte olmalıdır. Uygulayıcıları değişse de kuralın değişmediği, yoruma açık olmayan bir dil kullanılmalıdır. Anayasa Mahkemesi'ne sınırsız takdir hakkı tanımamalıdır. Öyle bir dil olmalıdır ki bu ülke bir daha 367 gibi garabet kararlarına şahit olmamalıdır.'' TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Anayasa'nın Dili Sempozyumundan ayrılırken bir gazetecinin, ''23 Nisan resepsiyonuna Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve milletvekillerinin uzun süre sonra eşleriyle katıldı. Komutanların da resepsiyona katılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz'' yönündeki soru üzerine, Meclis'in milletin meclisi olduğunu ifade etti. Milletin ayrılmaz parçası olan tüm kesimleri resepsiyona davet ettiklerini belirten Çiçek, ''Ciddi ve önemli katılım oldu, bundan da son derece memnunum'' dedi. Resepsiyona katılanlara ve mazeretinden dolayı katılamayanlara teşekkür eden Çiçek, şöyle konuştu: ''Bayramlar milletimizin birlik ve beraberlik, dayanışma günleri, güzel örneklerin ortaya konulduğu günlerdir. Dolayısıyla dünkü tablo da hepimize gurur veren bir tablodur. Dün dünde kaldı. Geçmişle fazla mukayese yapmanın da bir anlamı yok. Dünkü resepsiyon güzel bir tablo ortaya koyduysa bunun üzerinden değerlendirme yapmak, geriye dönük çok fazla da mukayese yaparak bayramların tadını kaçırmamak lazım.'' Tutuklu milletvekillerinin durumuyla ilgili yapılacak toplantının tarihinin belli olup olmadığına ilişkin soruyu yanıtlarken de Çiçek, grup başkanvekilleriyle temas kuracağını söyledi. Toplantının 23 Nisan'dan sonra yapılmasını kararlaştırdıklarını ancak gününün belli olmadığını anlatan Çiçek, ''Herkesin zamanının uygun olduğu bir gün bunu yapacağız'' dedi. (13.20)

Kaynak: 

http://www.resmi-gazete.org/tbmm/anayasanin-dili-sempozyumu-17200.html

Galeri