Faaliyet Detay

'ANAYASANIN DİLİ' SEMPOZYUMU ANKARA'DA YAPILDI

     Düşünce ve bilim adamlarına, görüşlerini ifade edebilecekleri bir zemin hazırlamak ve sempozyum sonucu ortaya çıkacak kalıcı bir metinle, Türkiye Büyük Millet Meclisine anayasa hazırlık çalışmalarında katkı sunmak amacıyla Türk Dil Kurumu, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği, Türkiye Yazarlar Birliği ve Ankara Büyükşehir Belediyesince “Anayasanın Dili Sempozyumu” 24 Nisan 2012 tarihinde Ankara’da gerçekleştirildi.

     TBMM Başkanı Cemil Çiçek, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Mustafa S. Kaçalin, Türkiye Yazarlar Birliği Şeref Başkanı Mehmet D. Doğan ve Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Genel Başkanı Ekrem Erdem’in açış konuşmalarıyla başlayan sempozyumun öğleden sonraki bölümüne Başbakan Recep Tayyip Erdoğan katılarak bir konuşma yaptı.

     Filozof ve dil bilimci Wittgenstein'ın “Dilimin sınırları dünyanın sınırlarıdır” sözünü hatırlatan Başbakan Erdoğan, bebek ve çocukların, “dilleri olmadığı için dünyalarının da sınırlı olduğu” yorumunun yapıldığını dile getirerek aynı durumun yetişkinler için de söz konusu olduğunu, hayatı boyunca dağarcığındaki 450-500 kelimeyle iletişim kuran bir kişinin edebî eser üretmesinin beklenemeyeceğini ifade etti.

     Dünyadaki her dilin aslında zengin ve edebî eser üretmeye, bilim dili kurmaya, kanun dili oluşturmaya müsait olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, dünyadaki tüm diller gibi Türkçe de zengin kelime hazinesiyle, bu dili konuşan herkese sonsuz, sınırsız, engin bir muhayyile sunabilecek güce sahiptir, dedi.

     “Dil üzerinde mühendislik yapmak, dünyanın sınırları üzerinde mühendislik yapmaktır. Dile müdahale etmek düşünceye müdahale etmektir. Kelimeler arasında ayrım yapmak, kelimeleri yasaklamak, sınırlandırmak hiç kuşkusuz düşünceyi sınırlandırmaktır.” diye konuşan Başbakan, dili hem korumak hem de yaşatıp geliştirmek gibi bir sorumluluklarının bulunduğunu vurguladı. Erdoğan, bu sorumluluğun dili kullanan herkes, kanun yapanlar, yazanlar, toplum karşısında konuşan siyasetçiler ve sanatçılar tarafından taşınması gerektiğini ifade etti. Dil, edebiyatçıların, yatırımcıların, medya mensuplarının, siyasetçilerin, bilim adamlarının gayretleriyle korunabilir vurgusu yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yeni bir anayasa yapılması için toplumun her kesimi tarafından yürütülen gayretlerde anayasanın dilinin de gündeme getirilmesini son derece isabetli bulduğunu belirtti ve “İnşallah dilimizin yaşatılması, dilimizin kazanımlarının muhafaza edilip daha da geliştirilmesi noktasında da yeni anayasa toplum için yol gösterici olacaktır diye düşünüyorum.” dedi. Başbakan Erdoğan, anayasadaki dil meselesinin sadece zahirden, görünenden ibaret olmadığını, meselenin bir de mana yönünün bulunduğuna dikkati çekti ve asıl önemli olanın mana yönü olduğunu vurguladı.

     Başbakan konuşmasında ayrıca sadece hukukçuların, siyasetçilerin ve uzmanların anladığı bir dilde değil, millete ait, milletin diliyle ve milletin anlayacağı şekilde bir anayasa oluşturacaklarını belirterek, “Dilimiz dünyamızın sınırlarıdır. Anayasanın dili dünyamıza, muhayyilemize, özellikle de özgürlüklerimize sınır koymayacak. Tam tersine anayasa, diliyle, ihtiva ettiği manayla kucaklayıcı olacak, kuşatıcı olacak, 75 milyonun her birinin 'işte bu benim anayasam' diyerek sahipleneceği bir anayasa olacak.” diye konuştu.

     Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Genel Başkanı Ekrem Erdem, mevcut anayasanın bilinen, yazılan ve çizilen önemli sorunları ve aşmazları bulunduğunu, ancak üzerinde fazla durulmayan, gözden kaçırılan kendilerine göre en önemli sorunun anayasanın dili olduğunu söyledi.

     Anayasa metinlerinin hazırlanmasında hukukçular kadar dilciler ve edebiyatçıların da söz sahibi olması gerektiğini savunan Erdem, ''Millet olarak ilk defa sivil anayasa yapma fırsatı yakaladık; bunu iyi değerlendirmeliyiz, her açıdan mükemmel bir metnin çıkmasına yardımcı olmalıyız'' dedi.

     Mevcut anayasanın Türkçe açısından kusurlu bir metne sahip olduğunu yineleyen Erdem, anayasanın yazımında doğru, duru ve akıcı bir Türkçe kullanılmadığını, anayasa metninin dil bilgisi, imla, kelime kullanım hatalarının yanı sıra mantık hatalarıyla dolu olduğunu belirtti.

     Türkçenin en güzel örneğinin anayasa olması gerekirken, dil sorununa daha anayasanın başlangıç bölümünde rastlandığını anlatan Erdem, anayasa metinlerinin uzun olduğunu, mükerrer kelime ve cümlelerin yer aldığını söyledi. ''Anayasayı anlaşılmaz hale getiren anayasanın dilidir'' diyen Erdem, anayasa maddelerinden örnekler vererek, dil yanlışlarını sıraladı.

     Türkçenin geleceği açısından anayasanın dilinin önemli olduğunun altını çizen Erdem, şöyle devam etti: "Öncelikle yeni anayasanın dili herkesin anlayabileceği sadelikte, duru ve akıcı olmalıdır. Yeni anayasada tek anlamlı kelimeler kullanılmalıdır, farklı manalara gelecek kelimelere yer verilmemelidir. Mümkün olduğu kadar, ama lakin ve ancak gibi bağlaçlara yer verilmemeli, gereksiz tekrarlardan kaçınılmalıdır. Yeni anayasa çalışmalarında mutlaka edebiyatçılara da yer verilmeli, Türk Dil Kurumu'nun değerli uzmanlarının süzgecinden geçirilmelidir. Yeni anayasa Türkçenin şaheseri olmalıdır.''

     Sempozyum, anayasaların dili, Türkiye’de kanunların dili, bir dil ve edebiyat metni olarak anayasa üst başlıklarıyla düzenlenen üç oturum ile sürdü. Anayasa metninin yazımının daha hazırlık aşamasında anayasa tekniği ile birlikte uzman hukukçuların, dil bilimcilerin ve edebiyatçıların düşüncelerinin alınmasına imkân veren ve Türkiye'de konusu itibariyle bir ilk olan sempozyum, Genel Ağ’dan canlı olarak kamuoyuna sunuldu. 

Sempozyum sonucunda şu maddeler üzerinde görüş birliği sağlandı:
 
1. Yeni anayasa; sade, anlaşılır, özlü ve toplumda genel kabul görmüş yaşayan Türkçe ile kaleme alınmalıdır.
2. Yeni anayasada; ama, ancak, lakin, fakat gibi bağlaçlara mümkün olduğunca yer verilmemelidir.
3. Yeni anayasada; farklı anlamlara gelecek kelimeler kullanılmamalı, gereksiz tekrarlara yer verilmemeli, mümkün olduğu kadar kısa bir metin olmalıdır.
4. Anayasa yazım komisyonunda, mutlaka dilciler ve edebiyatçılar da yer almalı ve yeni anayasa, bilim adamları ve edebiyatçılardan oluşan bir komisyonun denetiminden geçirilmelidir.
5. Yeni anayasada; anayasaların özgürlüğünü sınırlayan ve anayasa maddelerini hapseden başlangıç bölümü olmamalıdır.
6. Herkesin zihnindeki karşılığı aynı olan kelime ve kavramların tercih edilmesi, otoritenin dayatması izlenimini uyandırmayan bir dille ele alınması büyük önem arz etmektedir.
7. Yeni anayasanın lafzı ile ruhu ardasında bir tutarlılık olması bilim adamları ve edebiyatçılar olarak arzumuzdur.
8. TBMM’de bir “ Dil Komisyonu” kurulmalı, bütün kanun tasarı ve teklifleri komisyonun denetiminden geçirilmelidir.
 

Galeri