Dergi Detay

Dergi Resmi

Olağan Şiir (2. Sayı)

Editörden

İnsanların üç aşağı beş yukarı aynı düşünce tarzına ve mantık yürütme şekline sahip olduğunu
görüyorum; bunun en büyük nedeni sosyal medyada çok vakit geçirmeleridir. Şimdi
biri çıkıp “insanlar yüzyıllardır düşünüp-konuşuyor bunun sosyal medyayla ne ilgisi var?”
şeklinde bir soru yöneltebilir -ve çok yerinde olur.- Sosyal medyada çok vakit geçirenler
belirli konularda aynı düşünce ve söylemlere sahipler. Sosyal medyayı dikkatli kullanan
biri, bir grubun konuşmasını dinlediğinde kimin hangi sayfaları takip ettiğini rahatlıkla
söyleyebilir. Yani durum bu kadar aşikar. Konu dedikodu değilse yani şans eseri
düşünce, siyaset veya edebiyatsa insanlar bilgili olduklarını göstermek hatta entelektüel
görünmek için hemen başlıyorlar o konuda sosyal medya sayfalarında gördükleri kısa
cümle ve sloganları sıralamaya. O konuda biraz bilgi sahibiyseniz ve sosyal medyayı
aktif olmasa bile kullanıyorsanız kolayca o kişinin sosyal medyadan kopyala yapıştır
yaparak konuştuğunu anlayabilirsiniz. Bu durumun birçok nedeni olabilir; insanların
sosyal medyada çok vakit geçirip etkilenmesi, bu etkinin konuşmalarına yansıması
ve tabi ki kitap okumamasıdır. Her konuda bilgi sahibi olmamız mümkün değil ama
insan bilmiyorsa dinler, dinlemek gibi değerli bir eylem yerine insanların sosyal medya
cümleciklerini bilinçsiz bir şekilde sıralaması öncelikli olarak rahatsızlık verici bir durum.
İlkokul yıllarımızdan beri sürekli olarak öğretmenlerimiz ülkemizin okuma oranının çok
düşük olduğunu ve okuma alışkanlığına sahip olmamız gerektiğini söylüyorlar. Ben
de onların bu sözüne kulak astım ve büyük bir hataya düştüm. Hata diyorum
çünkü ülkemizde kitap okuyan biri olmak gerçekten zor -buradaki okumadan
kastım popüler kitapları yanında taşıyıp toplu taşıma araçlarında ellerinde tutup göz
gezdirmek değil, çeşitli alanlarda sistematik okumalar yapıp üzerine düşünmektir.-
Hata dedim, evet ülkemizde kitap okuyan insanın işi zor da dedim çünkü okumak
insanın farkındalığını arttırır, olaylara farklı bir şekilde yaklaşmasını sağlar ve eleştirme
isteğini arttırır; çünkü okuyan insan bir konuya baktığında zihninde daha çok şey
canlanır, daha çok düşünür, daha çok hata görüp daha çok öneriler getirir. Yukarıda
bahsettiğimiz sosyal medyadan kopyala yapıştır konuşması yapanlardan farklı düşünen
insanları dinlemeye ve konuşmaya pek fırsatımız olmuyor ne yazık ki. Diyelim ki bir
fırsat bulup konuştuk bu defa sosyal medya kaynaklı konuşmacılar arasında yaban
kalıyoruz. Bunu göze alıp konuşmaya devam etsek ve birazcık eleştirsek bu defa
da büyüklerimizin ve yukarıda okuma alışkanlığınız olsun diyen öğretmenlerimizin
azarlamalarıyla karşı karşıya kalırız, çünkü öğretmenlerimiz de büyük bir çoğunluğu
sistematik bir kitap okuma alışkanlığına sahip değil haftada bir derslik kitap okuma
saatinde yaptıkları okumaları saymazsak tabi. Okumayan insanların eleştiriye daha az
tahammülü olduğunu düşünüyorum.
Yukarıda sosyal medyanın insanlar üzerinde hakimiyetinden bahsettim. Birçok insan takip
ettiği üç beş sayfanın paylaştıklarının dışında okuma yapmıyorlar. Bu hiç okumamaktan
iyidir diyemeyeceğim; bu okumalar insanları belirli kalıplara sokuyor, insanların
edebiyat bilgisi üç beş şiirle sınırlı kalıyor, sosyal medyada genellikle popüler isimlerin
şiirleri paylaşıldığı için insanlar yeni şiiri de tanıma fırsatına sahip olamıyorlar.
Cemal Süreya “1944 yılında Dostoyevski okudum o gün bu gündür huzurum yoktur,” der.
Kitap okumak insanın huzurunu kaçırır. Okuyan insan daha fazla merak eder, daha
fazla sorgular, daha fazla eleştirir ve daha fazla düşünür. Normal bir insanın aklında
bile olmayan meseleler hakkında kitap okuyan çoktan bir farkındalığa varmış ve bu
konularda düşünmüştür. Hem içsel hem de toplumun verdiği bir huzursuzluk vardır
kitap okuyan insanda. Günümüzde her ne kadar bu alışkanlığın yerini sosyal medya
ve oyunlar almış olsa da bence okumak güzel bir alışkanlıktır.
İnsanlara tatlı bir huzursuzluk vermeye, farkındalık kazandırmaya ve popüler şiirlerin dışında
elimizden geldiği kadar farklı şiirler sunmaya geldik bu sayımızda da.
Bir sonraki sayımızda buluşmak üzere…

Turgay Demirel