Dergi Detay

Dergi Resmi

Dil ve Edebiyat (94. Sayı)

Editörden
Hüseyin ALTUNTAŞ
[email protected]

 


Değerli Okuyucularımız! Yazın en sıcak günlerinde ülke gündemi de
sıcaklıktan nasibini aldı ve milletçe yakıcı,
hatta dehşet verici tarihi anlar yaşadık. Şimdi
sonbahar mevsiminin latif havasıyla tüm
kızgınlıklar sönmeye, olayların hararetiyle kızışmış gündem
de yavaş yavaş normale dönmeye başladı.
Edebiyatın diğer sanat dallarından farkı, toplum
vicdanını etkileyecek namütenahi konu ve temayı kullanabilme
imkânıdır. Edebiyat coşturur, koşturur, cesaretlendirir,
duygulandırır, merhametlendirir, uyarır,
özendirir, neşelendirir, keyiflendirir; bunlarla da yetinmez,
bilgilendirir, bilinçlendirir. O halde edebiyatın bu
gücünden istifade ederek toplumsal huzuru, birlik ve
beraberliği sağlamaya yönelik yeni atılımlar gerçekleştirelim!
Lezzetli bir yemeğin bileşenleri arasında nasıl ki
her baharatın en uygun miktarda kullanımı varsa, toplumun
huzur ve mutluluğunda da her çeşitten duygu
ve düşüncenin en uygun dozajda kullanımının olması
iktiza eder. Lezzetlidir diye her yemeğe zencefil konamayacağı
gibi, topluma da cesaret ve şecaat aşılıyor
diye sürekli hamaset yapılamaz, yapılmamalı! Her şey
kararında güzel, her ilaç dozajında yararlıdır.
Normalleşmeye acayip ihtiyacımız var. Gerek heyecanlı
hayat olaylarına tepki verirken salgıladığımız
adrenalin gerekse yaşadığımız stres ve gerilime tepki
olarak kanımıza karışan kortizol hormonu, belli bir
miktardan sonra vücutta patolojik izler bırakarak hayat
zevkimizi depresif bir duygulanım tablosuna teslim
eder. Tıpkı bunun gibi, hepimiz milletçe bu fizyolojik ve
psikolojik süreçleri yaşadık; heyecanlandık, cesaret ve
şecaat kuşanıp tanklara, mermilere, tehditlere karşı
çıktık; zaman zaman endişelendik, gerilip kasıldık. Koca
ülkenin ve seksen milyonluk bir milletin bunca heyecanı,
bunca stres ve gerilimi, yerinde ve dozajında bırakarak
normal hale dönmesi elbette çok yararlı olur.
Artık yaşadıklarımızı hatıratlara, romanlara, hikâye
ve şiirlere geçirme; uzun süreli stres ve gerilimlerle
bizi hasta ve depresif hissettirebilecek olumsuzlukları
geride bırakma zamanıdır. Hayatın dikenleriyle kanayan
parmaklarımızın arasına her renkten güzel kokulu
gülleri tutuşturma günüdür.
Tedbir, musibetlerin önüne konacak en yarayışlı
engeldir. Tedbirli olup bir gözümüz kapalı dinlenelim;
ama gerçekten dinlenelim! Sürekli gerilim hissiyle
iç içe olmak, iki gözü açık yatmak gibidir ki, bir süre
sonra kişi gözü açık uyuduğunun farkına varamaz
hale gelir. Edebiyat, bir gözü açık uyumanın gerekli
olduğu bugünküne benzer dönemlerde bile şiirleriyle,
hikâyeleriyle, deneme ve makaleleriyle toplumu rahatlatır,
insanlara ölçülü bir coşku ve hayat enerjisi
vererek, en uygun dozajda dikkat ve rikkat sağlayarak
toplumsal dokunun bozulmamasına, iç barışın yeniden
teminine, aşırılıkların törpülenip denge halinin
avdetine katkı sağlar.
Dil ve Edebiyat dergisi, hain kalkışmanın yaralarının
sarılması için kendi üzerine düşeni yapmayı, dolayısıyla
kardeşlik duygularını alabildiğine güçlendirmeyi, sıkıntı
ve dehşet anlarını değil de hoş ve güzel anıları hatırlatmayı
arzu etmekte, bunu ihmal edilmemesi gereken bir
sosyal sorumluluk görevi kabul etmektedir.
Ekim sayımızı bu bakış açısıyla hazırladık. Güzel
şiirlerimiz, bilgi ve kültür kaynağı makalelerimiz,
zihinlerde yeni ufuklar açacak düşünce ve deneme
yazılarımız var. Ayrıca geçtiğimiz günlerde ilk ve orta
dereceli okullarımız ile üniversitelerimiz yeni bir eğitim
yılına girdiler. Bu vesileyle bütün öğrencilerimize
başarılar diliyoruz. Konuyla ilgili bir de makalemiz var:
Üzeyir İlbak’ın kaleminden “Tanzimat’tan Günümüze
Maarif Meselemiz”. “Öğrencilerimize hiç olmazsa Şinasi,
Namık Kemal, Mehmet Akif’i anlayacak kadar,
-daha çarpıcı bir ifadeyle- İstiklal Marşı’nı ve Mustafa
Kemal’in Nutuk’unu anlayacak kadar Türkçe öğretmemiz
gerekmez mi?” diyen İlbak, eğitim alanında
yapılan tarihi tercihteki yanlışlıkları ele alarak bugün
düzeltilmesi gereken konulara işaret ediyor.
Siz değerli okuyuculardan talebimiz, beğenilerinizi
takdir ve teşvik edici geri dönüşlerle; uygun bulmadıklarınızı
ise eleştiri ve uyarılarınızla dergimize bildirmeniz;
dolayısıyla bu süreçte bize güç ve destek
sağlamanız… Dergiler okuyucularıyla değer kazanırlar.
Okuyucularının teşvik, destek ve eleştirilerinden mahrum
kalan dergiler, beslenecekleri temel gıdadan da
mahrum kalmış olurlar.
Daha güzel bir dergide buluşmak dileğiyle…