Dergi Detay

Dergi Resmi

Dil ve Edebiyat (85. Sayı)

Editörden
Hüseyin ALTUNTAŞ
[email protected]


Değerli Okuyucularımız! KBir toplumun kültür ve edebiyatının
gelişip serpilmesinde dergilerin çok
önemli payı vardır. Batı toplumlarına
kıyasla dergi ve gazeteyle daha
geç tarihlerde tanışan İslam dünyası, bu gecikmenin
tabii bir sonucu olarak edebî sanatların topluma derinlemesine
nüfuz etmesi bakımından Batı’ya kıyasla
oldukça zayıf kalmıştır.
Sözlü kültürün, ev sohbetlerinin ve bize özgü
anlatı geleneğinin Batı kültür araçlarıyla karşılaşıncaya
kadar bize yettiği, dolayısıyla basın denen ve haber
alma, bilgilenme hakkıyla ilişkilendirilerek adeta kutsanan
gazete ve dergilerin bu nedenle İslam toplumlarında
yeterince önemsenmediği söylenebilir. Ancak;
kısmen doğru olmakla beraber bu gecikmenin medeniyetimizin
temel kodlarıyla ilişkili bir yönünün olduğu
da gözden kaçırılmamalıdır.
Bilgilenmenin temel aracı olan kitap yazımının
ve kitap öncesi iktisadi süreçlerin Batı’dan çok önce
gelişmesine karşılık matbaanın oldukça geç tarihlerde
benimsenmesi, salt gerilikle ya da elle kitap yazan
sınıfların korunması gibi sosyolojik gerekçelerle açıklanamayacak
kadar karmaşık bir durumdur.
Batı’da ilk gazetelerin matbaanın keşfinin hemen
ardından piyasaya çıkmış olması, bilginin ve haberin
yayılma hızını artırdığı gibi, o güne kadar insanlığın
tanık olmadığı bir başka yozlaşma/yozlaştırma
sürecinin de başlangıcı oldu: Toplumlar, kötücül dürtülerin
önünde set oluşturan dini duyarlılıkların gazetelerin
kışkırtıcı, cezp edici, gıdıklayıcı gücü karşısında kar
gibi erimeye başladığını hissettiler. Gayri ahlaki olayların,
asılsız, maksatlı ve yönlendirici haberlerin, insanoğlunun
meraklı tabiatının önündeki tek engelleyici
olan dinî duyarlılıkların üstünden atlayarak toplumlara
coşkuyla saldırması karşısında hiçbir şey yapılamadı.
Bazı şeyler vardır, tabiatları gereği ayartıcıdır.
İnsanın temel zaaflarına yönelik bu şeylerin etki ve
gücü, o zaafları dizginlemek için gereken ahlaki enerjiden
daha güçlü ve etkili olabilmektedir. Örnek vermek
gerekirse, tiyatro denen sanat böyle bir şeydir. Teorik
olarak dindarlığa da hizmet ettirilmesi mümkün olan
bu sanatın dünyanın hiçbir yerinde, -Yahudi, Hristiyan
veya Müslüman bir toplumda- dindarlığın gelişmesine
hizmet ettiği görülmemiştir. Bunun anlamı, dindarane
oyunların hiç oynanmadığı, dindarlarca hiç tiyatro
eseri yazılmadığı, sahnelenmediği değildir. Elbette
yazılmış, sahnelenmiş, beğenilmiştir de… Ne var ki,
insanın temel zaaflarına hitap eden yapısıyla tiyatro,
daha dindar, daha ahlaklı bir toplumun oluşmasına
değil, sekülerleşmeye, cinsel ahlakın dejenerasyonuna,
bireyin aşkın değerlerle bağının gevşemesine veya
kesilmesine hizmet etmiştir, etmektedir.
Gazete denen haber kaynağı da özü itibarıyla
masum gözükse bile, insanın temel zaaflarından olan
merak dürtüsünü kullandığı için her zaman ayartıcı bir
işlev görmekte, en azından birçoğu bu dürtüyü kullandığı
için diğerlerini de rekabet gerekçesiyle aynı kulvara
itmektedir. Bunun sonucu da dedikodu, yalan haber,
iftira, cinsel suçların ifşa edilerek sıradanlaşması, yönlendirici
ve kışkırtıcı haberler gibi topluma zarar veren
eylemlerin yaygınlaşması olmaktadır.
O hâlde ne yapılmalı? Tiyatro eseri yazılmamalı,
gazete çıkarılmamalı, dergi yayımlanmamalı mı?
Elbette hayır! Hepsi yapılmalı! Hem de işin tabiatından
kaynaklanan bu zorluklar bilinerek gerekenin beş
misli, on misli enerjiyle yapılmalı… O kadar çok enerji
harcanmalı ki, insanoğlunun artık vazgeçemeyeceği
kadar topluma mal olmuş bu kültür araçlarının sekülerleştirici,
lakaydileştirici enerjisinin üstünde bir efor
sarf edilerek olumsuz etkileri nötralize edilebilsin, giderilebilsin!
Bunun anlamı şu: Kendi medeniyetimizin
kültür kodlarına bağlı daha çok tiyatro eseri, daha çok
roman, daha çok film senaryosu yazılmalı, daha çok
dergi ve gazete çıkarılmalı! Yüzücü için suyun akışına
gitmek kolaydır da akışın tersine yol almak çok daha
fazla enerji gerektirir. Ama başka çare de yok. Bu saatten
sonra, insanlığı cerbezesiyle etkisi altına almış
alışkanlıkları yok saymak gerçekçi değil… En iyisi, bu
alışkanlıkları mümkün olduğu kadar ıslah etmek…
2016 yılının ülkemizde ve dünyada barış ve
huzura yönelik yoğun çabalarla geçmesini umuyor,
hakkın, hakikatin, merhamet ve adaletin üstün değerler
olduğu İslam medeniyeti mensuplarına esenlikler
diliyoruz.
Daha güzel bir dergide buluşmak dileğiyle…