Dergi Detay

Dergi Resmi

Dil ve Edebiyat (74. Sayı)

Editörden
Hüseyin ALTUNTAŞ

Bir kültür ve edebiyat dergisi olmamız medeniyetimizin temel sorunlarını
görmezden gelmeye mazeret teşkil etmediği gibi, bu sorunlar hakkında söz
etmeyi sadece siyasetin diline bırakmayı da gerektirmez.
Genel çerçevesiyle medeniyetimizi, daha özel yönleriyle de ülkemizi ilgilendiren
dert ve sıkıntılara dokunmak, çözüm önerileri sunmak, yiğidin düştüğü
yerden nasıl kalkacağına ilişkin tefekkür üretmek, devasa sorunların bir kenarından da
biz tutalım demektir. Biz, Hz. İbrahim’in hatırası olan Siyah Taş’ı Kâbe duvarındaki yeni
mevziine koyarken, o hatıraya aidiyet duyan diğer ellere de onun bir kenarından tutma
onurunu bahşeden hikmet sahibi bir Nebi’nin takipçileriyiz. O hâlde Nebi’nin bize öğrettiği
yöntem, sorunların çözüm süreçlerinde etkin paydaşlar olma bilinç ve duyarlılığıyla
hareket etmek, paydaş olmanın gerektirdiği sorumluluğu üstlenmekten kaçınmamaktır.
Sanat ve edebiyat, akıl ve duygu bileşkesini ifade eden gönül dünyamızın çok
önemli bir faaliyetidir. Bu nedenledir ki, tefekkür üretmeye en yatkın insanlar, iç dünyaları/
gönülleri zengin olanlardır. O hâlde ediplerimiz, düşünürlerimiz, gönül insanlarımız,
ülkemizin ve dolayısıyla medeniyetimizin restorasyon döneminde bu ağır yükün
bir ucundan tutmak ve “Homo Ekonomikus” bireyler üretmekten “gönlü zengin” insan
yetiştirmeyi unutan Batı’ya sanat ve edebiyatın sapkınlık olmadığını haykırmak zorundadır.
Bununla da yetinmemeli, Batıcı kadroların yetiştirdiği hazcı/nihilist/agnostik
sapkınların sanat ve edebiyatı kullanarak bu milletin çocuklarının itikatlarını bozmasına
engel olacak romanlar, piyesler, senaryolar, filmler, diziler de üretmelidir. Biz de
dergi olarak işin bu ucundan tutmaya, yüz yıldır kötü taklitler üretmekle yetinen sanat
edebiyat adamlarımızı 2023 ve 2071 ufkuna sahip çıkarak mevcut anlayışları dağıtıp
parçalamaya, akabinde nebevi değerlerle yoğrulmuş bir sanat, edebiyat ve kültür patlamasını
ateşlemeye çalışıyoruz. Artık bu ülkenin romanlarında, senaryolarında, dizilerinde,
sinema filmlerinde, sanat adına müptezel ve hayâsız cinselliği teşvik eden, dini
ve ahlaki değerlerimizi tahkir eden, Batı karşısında özgüvenimizi yıkıp milletimize eziklik
aşılayan, gençlerimizi akidelerinden kuşkuya düşürüp hazcılığın, bencilliğin, narsistik
ukalalığın ve her türlü ahlaksızlığın kucağına atan temalar pervasızca işlenememelidir.
Buna karşılık, yüzyıllardır ihmal edildiği için köylerinde kültür, sanat ve edebiyat
etkinliklerinden haberdar olmadan yaşayan, sonra da rızık aramak üzere göç edip köy
hayatını şehirlerde de yaşamaya devam eden mağdur ve mazlum Anadolu insanını bu
etkinliklerle ciddi anlamda tanıştırmak lazımdır.
Böylece kuşluk atıştırması yerine branç alan, orta şekerli kahve yerine kapuçino
içen, boyunbağı yerine fular takan, kına yerine oje ve fondöten kullanan, Tatlıses türküleri
yerine Bocelli aryaları dinleyen, leylek motifli besmele hattı yerine kaplumbağalı
Osman Hamdi tablosu asan, Battal Gazi hikâyeleri yerine Gabriel Garcia Marquez romanları
okuyan Batıcı elitlerin Anadolu’nun has evlatlarını küçümsemesine izin vermemek
gerekir. Bunu sağlamak için ilk yapılması gereken, İslam kültür ve medeniyetinin
kodlarını barındıran acil bir kültür programı oluşturmaktır.
Siyaset, sanatın dilini sanatçıya bırakıp “Yeni Sanat ve Edebiyat” anlayışının rasyonel
gereksinimlerini temin ve teşvik edici bir yaklaşımı benimsemelidir.
En kutsal varlıklarımıza hakaret etmeyi cibilliyetine uygun gören Batı’ya dur diyebilmek,
insan haklarının, düşünce ve ifade özgürlüğünün sınırlarını yeniden çizmeyi kabul
ettirecek bir kültür atılımıyla mümkündür. Yoksa bütün yeryüzü, Nasrettin Hoca’nın
diliyle, “taşların bağlanıp köpeklerin serbest bırakıldığı” vahiy düşmanı, adaletsiz, çifte
standartlı Haz İmparatorluğu’nun sömürgesi haline gelecektir.
Daha güzel bir dergide buluşmak dileğiyle…