Dergi Detay

Dergi Resmi

Dil ve Edebiyat (55. Sayı)

Değerli Okuyucularımız!

 

Öncelikle Dil ve Edebiyat dergisi olarak Ramazan ayınızı tebrik eder, kutsal oruç

ayının milletimize, İslam âlemine ve tüm insanlığa barış, huzur ve mutluluklar

getirmesini dileriz.

49. sayımızın giriş yazısında “Bugün Türk toplumu, kültür, sanat ve edebiyat adına,

kendi medeniyetinin estetik kodlarını beğenmeyen, onları hor ve hakir gören yabancılaşmış,

mütegallip, mütehakkim bir aydın tabakasının baskıcı propagandası altındadır.

İranlı sosyolog Darius Shayegan’ın tespitiyle söylemek gerekirse; İslam dünyasının aydınlarına

musallat olan şizofrenik bilinç yarılması, en çok da kendisini kültür ve sanat

alanlarında hissettiriyor” demiş ve aydınlarımızdan önemli bir kısmının biyolojik olarak

bu milletin, zihinsel olarak ise Batı’nın kodlarını taşıdığına işaret etmiştik.

Biyolojik olarak bu milletin evlatları olan aydınlarımızın zihinsel olarak Batı’nın kültür

kodlarını taşıyor olması, aydınlarımızın toplum algısı ile toplumumuzun aydın algısı arasındaki

belirgin örtüşmezliğin de kaynağı olarak gözükmektedir. Bu örtüşmezliğin sosyal

hayata bulaştırdığı olumsuzluklar ise bugün yaşanmakta olan “kesimler arası güvensizlik,

kuşku, eşitsizlik ve dışlanmışlık” gibi marazi hissedişlerden beslenen sosyal rahatsızlıklardır.

Moda tabirle “algı” ile “olgu” her zaman örtüşmeyebilir. Esefle belirtmek gerekir ki, her

kesimin kendine göre bir sosyal gerçeklik algısı olabileceğini hesaba katmıyor, bu nedenle de

olguları adalet, hakkaniyet ve barış ilkeleri içerisinde serinkanlılıkla değerlendirme konusunda

yeterince başarılı olamıyoruz. Kabahat, toplumun farklı kesimlerinin birbirleri hakkındaki

önyargılarından çok, bu önyargıları toplumun kendi otantik değerleri doğrultusunda değil de

Batı’nın sosyolojik tanım ve kavramları doğrultusunda tahlile yeltenen ve çıkardığı sonucu,

mensubu olduğu sosyal kesime empoze eden Batıcı aydınlarımızdadır. Marks’ın Hristiyan

Batı toplumları için öngördüğü süreçleri; inancı, değerleri, alışkanlıkları, hayat ve yarar algıları

farklı olan İslam toplumları için de öngörmek sadece bizim aydınımıza özgü bir durumdur.

Türk aydınının bu obsesif sapkınlığı, onu ve ona kulak verenleri toplumda olan biteni anlamada

kör ve sağır hâle getirmekte, toplum tarafından âdeta yabancı dille konuşur gibi algılanmaktadır.

Bu millet ezici çoğunluğuyla Müslüman’dır; dinine, diyanetine kem gözle bakılmasına

buğzeder. Vurup kırmayı, yakıp yıkmayı, kırıp dökmeyi sevmez. Vakarlıdır, ağırbaşlıdır; sabır ve

tahammül göstermesini bilir. Kendine yönelen dışlayıcı bakışları, incitici sözleri hoş görmez

ama huzursuzluk çıkmasın diye sabır ve tahammülle karşılar. Milletin İslam dininden aldığı

sabır ve tahammül denen büyülü kodları tahlilden aciz Batıcı aydınlar, milletin şiddet, gürültü

ve şamata karşısındaki bu sabır ve tahammülünü aceleye getirip yanlış yorumlarlar. Sessiz

çoğunluk, yelkenli gemilerin dengesini sağlayan kurşun salmalar gibi, hırçın dalgaların etkisini

emerek kamu düzeninin herkesi mutlu kılacak şekilde ölçülü ve dengeli kalmasını sağlayan

temel unsurdur. Gemiyi ağırlaştırıyor diye salmayı sökmeye kalkma girişimi, sessiz çoğunluğu

yok saymak, etkisini azaltmaya çalışmak ve ona diş bilemekle eşdeğer bir yanlışlıktır.

Sanat, edebiyat, kültür ve bilim insanlarının görevi, mevcut sorunları ve çarelerini

bu milletin temel kodlarını bilerek tahlil etmek olmalıdır. İslam toplumlarının sosyolojisi,

kendi kültür ve medeniyet kodlarından beslenmeyen tüm itiraz, öneri ve tahliller ile

bunları ortaya koyuş biçimlerini yabancı dokuyu reddeden bir vücut gibi ölümüne reddeder.

Bu kodları dikkate almadan yapılan itirazlar, betona pike yapmak kadar yanlıştır;

milletin sinesine çarpar, erir ve söner.

Değerli Dil ve Edebiyat Dostları!

Bu sayımızda da sizlere güzel yazılar, şiirler hazırladık. Okuyup değerlendirmenize sunduğumuz

şiir ve yazılarda, temel edebî kıstasların yanı sıra, kendi medeniyetimizin ahlak ölçülerine

de azami derecede riayet etmeye her zaman özen gösterdik. Bu nedenle, anı türü

yazılarımızda zühul eseri olarak gözden kaçmış bazı incitici ifadelerden dolayı hem okuyucularımızdan

hem de bahis konusu ifadelere maruz kalmış merhum ilim adamlarımızın ruhaniyetinden

özür diliyor, şahısların özel hâllerine, tutum ve davranışlarına ilişkin olumsuz ifadelere

yer veren yazı ve şiirler konusunda bundan sonra daha dikkatli olacağımızı belirtiyoruz.

Daha güzel sayılarda buluşmak dileğiyle…

Hüseyin ALTUNTAŞ