Dergi Detay

Dergi Resmi

Dil ve Edebiyat (36. Sayı)

Değerli Okuyucularımız!

 

Muhteşem döngüsüyle zaman içinde sürekli seyahat

etmemizi sağlayan mevsimler, dönüp dolaşıp her

kış mevsimine geldiğinde, içimizi de garip ve anlaşılmaz

bir yorgunluk, durağanlık kaplamaz mı?

Derin bir sükûna ihtiyacımız varmış gibi sıcak mevsimlerde

biriktirdiğimiz enerjiyi kullanarak kendi içimize

dönüp anılarımıza yaslandığımız, doğayla beraber bedenlerimizin

de yeniden canlanıp yaşam döngüsüne kaldığımız

yerden devam etmeyi hayal ettiğimiz bu kış günlerinde

sanattan, edebiyattan, insan ruhuna dinginlik verecek

yumuşak, latif meşguliyetlerden daha güzeli, daha yararlısı

ne olabilir? Okuyucularımız için dileğim, bu kış günlerinde

okumak, yazmak, üretmek için gönüllerinde karşı konulmaz

bir istek bulmaları, ürettiklerini dergimiz aracılığıyla

diğer okuyucularımızla da paylaşma cömertliğini göstermeleri…

Aralık ayı, soğuk kış mevsiminin başı olduğu gibi, milletimizin gönül tellerini

titreten istiklal şairimiz Mehmet Âkif ile Tanzimat sonrasında düşünce, kültür

ve edebiyat dünyamıza yeni bir soluk getiren Namık Kemal’in de doğduğu ve

vefat ettiği aydır. Bu iki isim sadece kıymetli birer edip değil, tarihin kırılma

noktalarında icra ettikleri önemli görevlerle millî kültürümüzün doğru istikamette

gelişebilmesinin de referans noktalarını oluşturan iki önemli aydınımızdır

aynı zamanda... Tanzimat sonrasının kişilik bunalımlarını temsil eden Batıcı

öykünmeci aydınların tersine, Namık Kemal ve Mehmet Âkif, Batı’nın geliştirdiği

beşeri tecrübeyi insanlığın ortak kazanımı kabul eden; buna karşılık, bu

kazanımların kültürel aidiyetlerini gösteren medeniyet kodlarını değil, sadece

yararlı sonuçlarını almaya özen gösteren sorumluluk sahibi aydınlardı.

Mehmet Akif’i diğerlerinin gözünde “modern softa”, diğerlerini ise Mehmet

Âkif gibilerin gözünde “alafranga, monşer” yapan, modernliğin yararlı sonuçlarının

mı, yoksa kodlarının mı benimsenmesi gerektiği konusundaki farklı tutumlarıydı.

Bu ihtilaf günümüzde de hâlâ makul bir uzlaşıya kavuşturulamamış;

sanattan kültüre, bilimden teknolojiye, dinden ideolojiye, sosyal hayattaki kutuplaşmaların

temel nedeni olmaya devam ediyor. Dergimizin bu sayısında, Namık

Kemal ve Mehmet Âkif’in edebiyatımızdaki yerlerini Mustafa Miyasoğlu ve Ahmet

Koçak’ın kalemlerinden okuyarak değerlendirme fırsatı bulacağız.

Değerli Dil ve Edebiyat Dostları!

Bu sayımızda, zevkle okuyacağınızı umduğumuz daha birçok yazı ve şiirimiz

var: Ahmet Meral’in İtalya anılarını okurken kendinizi Medici dönemi

Floransa’sının sokaklarında bulacağınızdan; yayın kurulumuzun seçtiği şiirleri

okurken de soğuk kış mevsimine rağmen ruh dünyanızda tatlı bahar esintileri

hissedeceğinizden kuşkum yok. Yeri gelmişken, geçenlerde kalp rahatsızlığı

geçiren değerli şairimiz Sayın Nurettin Durman’a acil şifalar, Mavera dergisinin

kurucularından ve fikir dünyamızın önemli isimlerinden Sayın Bahri Zengin’e

de rahmet diliyoruz.

Bu arada, yayın organı olduğumuz Dil ve Edebiyat Derneğinin “yeni ufuklara,

yeni hedeflere yelken açmak üzere” 4 Aralık 2011’de II. Olağan Genel Kurulu’nun

toplanacağını da haber vermiş olalım. Bu vesileyle derneğimize ellerinden gelen

her türlü desteği veren dost, tanıdık, kurum ve kuruluşlara gönül dolusu teşekkür

ederiz. Daha güzel, daha çok okunan, her ay merakla beklenen bir dergide buluşmak

arzusuyla hepinize sağlık, mutluluk ve esenlikler dilerim.
 

Hüseyin Altuntaş

Editör