Dergi Detay

Dergi Resmi

Dil ve Edebiyat (169. Sayı)

İKİ BİN YİRMİ ÜÇ
Üzeyir İlbak


Türkiye, Cumhuriyeti'yle yeni bir yüz yılın başında. Bir asır
önce maruz kaldığımız işgal ve paylaşıma direnerek,
şehit vererek, yokluğa katlanarak ayağa kalktık. Dünya
denizcilik tarihinin en büyük donanmasını Çanakkale önlerinde
durdurduk. Kars-Erzurum hattında yerli işbirlikçilere rağmen Rus
kuvvetlerine direndik. Maraş ve Antep’te benzeri görülmemiş birer
şehir savaşıyla topraklarımızı koruduk. Ege’de birileri yerine
ölmeye gelenleri denize sürdük.
Yeni nesil bu olup bitenlere ne kadar aşina? Biz sadece
bunların tarihini anlatıyoruz. Hikâyesi bilinmeyen bir tarih, tarih
olarak kalmaya ve zihinlerden silinmeye mahkûmdur. Bir asır
sonra yine bir maarif davamız yok. Maarif, bilmenin hakikatine
varmak, bilmeyi bilmektir. Maarif, eğitim olalı Şâir Eşref’in ifadesiyle
“Şahâdetnâmeli câhil mi istersin bu âlemde / Maârif şimdi
bizde meyvesiz eşcâra (ağaçlara) dönmüştür.”
Yeni yüz yılın iddialı ülkesi olmaya karar verdiysek bugünden
yeni yüz yılların kutlu yolculuğu için işe “maarif ve muallim”-
den başlamak zorundayız. Okulların fiziki yapısı ve neredeyse her
kasabaya yapılan bir binaya üniversite tabelası asmakla bunu
gerçekleştiremeyiz. Lise diploması alan her yüz kişiden yetmişini
üniversiteye kaydetmekle ve sadece diploma vermekle yeni bir
yüz yılı ve yüz yılları planlayamayız. Mevcut durum asgari ücretle
çalışmaya mahkûm diplomalı; bilmeyen bilmeye teşne olmayan bir
seri üretim faaliyeti. Kumaşın mahiyeti ve şekli gözetilmeksizin
konfeksiyon tezgâhında üretilmesi. Maarif ve muallim üzerine biraz
düşünmek gerek.
Merhum Cemil Meriç, Bu Ülke’sinde yıllar önce söyledi:
“Asırlar geçti, birer birer söndü meşaleler. İrfan asaletini
kaybetti. Hafızaya çakıl taşı gibi saplanan bilgi kırıntılarına yeni
bir ad bulduk: kültür. Genç kuşaklar, Batı'nın bit pazarlarından
ithal edilmiş bu hazır elbiselere küçümseyerek bakıyor. Hoca öğretmen
oldu, talebe öğrenci. Öğretmen ne demek? Ne soğuk ne
haysiyetsiz ne çirkin kelime! Hoca öğretmez, yetiştirir, aydınlatır,
yaratır.
Öğrenci ne demek? Talebe isteyendir; isteyen, arayan, susayan.”
* *
Dünya Ukrayna-Rusya savaşına uyanalı bir yıl oldu ve her
an nükleer tehditle yaşıyoruz. Bu savaş insanın göz ve saç renginin
göçmenlikte ve mağduriyette bir ayırımcılık biçimi olduğunu
da bize gösterdi. İnsanın iki yüzlülüğünü ve sahteciliğini.
On yıllardır Asya’da, Afrika’da sürüp giden savaşların,
zulümlerin mağdurlarına Avrupalı bakışı bizi şaşırtmadı. Çünkü
“insan değil, beyaz adamdır.” Mutlu insanların yaşadığı yerlere
gitmeye başladığı 15. asırdan beri adaletsizlik, zulüm ve mutsuzluğun
sebebi olmuştur. Batılılar önce uçsuz bucaksız okyanusu
aşarak Kızılderililerin “topraklarını, altınlarını ve insanlıklarını
çaldılar.” Kurdukları kolonilerdeki derebeylerini zenginleştirmek
için Afrika'ya Kunte Kinte'nin ülkesine girip kara tenli insanları
taşıdılar yerleştikleri bu yeni topraklara. Malezya ve Çin topraklarından
avladıkları insanları getirip bu yeni kıtada demiryolu inşaatlarında
çalıştırdılar. Zenginleştiler!
Yetmedi!
Orada ürettikleri silahları Asya’da, Afrika’da, Uzakdoğu’da
insanları öldürerek zengin olmaya devam ediyorlar. Sonra da insandan,
insanlıktan, insan haklarından, adalet ve merhametten
söz ediyorlar.
Bir merhamet dokunuşuna ihtiyaç var. Kalpten kalbe dokunuşa…
saç rengine, ten rengine ve göz rengine aldanmadan;
insandan insana bir dokunuşa ihtiyaç var.
Sezai Karakoç’un ifadesiyle merhamet! "Merhamet, hakikat
için, insanlık için, zulümle, sömürüyle, cinayetle savaşmaktır.
Yalnız biriyle değil, hepsiyle. (...) Merhamet, verirken kendisinin
vermediğini bilmektir. (...) Merhamet insanın kendini hesaba çekişişinden
doğan bir özdeğişim davranışıdır. Kendini değiştirerek
başkasının değişimine yol açmaktır."
2023 yılının asra ve asırlara merhamet kapısı olması temennisiyle.