Dergi Detay

Dergi Resmi

Dil ve Edebiyat (168. Sayı)

"SEZAİ TAVRI"
Üzeyir İlbak


Bir yıl önce Kasım ayında "Şehzadebaşı'nda Gün Doğmadan" dünyadaki ödevini
bihakkın ikmal eden/tamamlayan ve aynı çağın elli yılında aynı dünyayı ve dünyanın
acımasız kaosunu birlikte yaşama onurunu yaşadığımız, zihin dünyamızda her
dem yeni ufuklar aralayan Diriliş Mektebi'nin mimarı üstat Sezai Karakoç'u son yolculuğuna
uğurlamak üzere nöbetteydik.
Yazının başlığını Şair Haydar Ergülen'den emanet aldım. Dil ve Edebiyat dergisi
Sezai Karakoç Özel Sayısı (sayı: 102) için yazdığı yazının başlığıydı. O yazısında "hem Türk
şiirinin hem İkinci Yeni’nin önde gelen şairlerindendir. Ayrıca pek çok öncü şairden farklı
olarak gerek dönemini gerek sonraki kuşaklardan şairleri de etkileyen bir şairdir. Beni
de çok etkilediğini düşünürüm. (…) Şiir sever olduğum kadar da şair severim. Tabii, bazı
şairleri de tavırlarıyla daha çok severim. (…) Dünya nimetlerinden elini eteğini çekmiş,
mümkün olduğunca kimseye mihnet etmeyen, otoritenin, beyin, paşanın, şahın, padişahın,
sultanın karşısında eğilip bükülmeyen, susmasını bildiği kadar sözünü de bilen ve esirgemeyendir."
diyordu. Bu bir tavırdı ve en çok Sezai Karakoç'a yakışırdı; bu tavrı emanet
aldığı insanlardan biri Mehmet Âkif’ti ve onunla ilgili de müstakil bir kitapçık yazmıştı.
Hatıralar'ında doğduğu dünyayı “Dört Yıkılmışlık İçinden” tarif eder. Anlattığı yıkılmışlıkları
şöyle özetlemek mümkün. Anadolu’da Birinci Dünya Savaşı’nın devam eden etkileri
ve İkinci Dünya Savaşı’nın arifesindeki çağın tedirginliği. İkincisi devletin, ülkenin, milletin ve
toplumun coğrafya, kimlik ve tarihinden koparılarak yıkılmışlığıdır. Osmanlı Devleti yıkılmış
ve yeni kurulan devlet henüz on yaşındadır; ancak istikameti ve var olma saati/aidiyeti belirsizdir.
Kurtuluş Savaşı'nın ve ithal devrimlerin ezdiği hayat, toplumu paramparça etmiş ve
yeni devlet öngörülemeyen bir yıkılmışlığın ucuna iliştirilmiştir. Üçüncü yıkılmışlık, yaşadığı
çok eski bir yerleşim yeri olan Ergani’dir. Çağın değişimi, insanların değişime zorlanması,
ruhi çöküntünün tetiklediği büyük yıkım ve buna bağlı olarak geleneksel hayatın sebep olduğu
toplumsal yıkılmışlık ailesini de etkileyerek "… biraz bu üç yıkılmışlığın, çağ yıkılmışlığının,
ülke yıkılmışlığının ve şehir yıkılmışlığın sonucu olarak birçok aile gibi ailemizin geçirdiği
krizlerle çalkanışı" dördüncü yıkımdır. Çünkü aile "Birinci Dünya Savaşı sarsıntısı, Şeyh Said
olayının bölgede doğurduğu ekonomik yıkımdan payını almıştır."
* *
Sezai Karakoç'suz bir yılı geride bıraktık. Bu sene "Anneler kirazları beklerken/Bir
bardak suda ölüm kaynamış/ … Dedelere gök azığı kirazlar" mevsiminde Sezai Karakoç
yoktu aramızda. Bu sene kiraz mevsiminde kiraz alıp gidemedik Diriliş'teki mekâna. Kaç
mevsim kiraz taşıdım üstada hatırlamıyorum; ancak bundan sonra her kiraz aldığımda
"Tesbih taneleri gibi kiraz ve vişne" bana "Sezai Tavrı"nı hatırlatacaktır.
* *
“Vefa ve Saygı” Törenleri
Vefatından bir yıl sonra geçtiğimiz ay süresince Türkiye’de bir çok mekânda Sezai
Karakoç konuşuldu. Belgesel galalarında, sempozyum, konferans ve panellerde hatta lise
öğrencileri ile akademik unvanlı şair ve yazarlar Karakoç’u konuştu, şiirleri okundu. Hayatları
boyunca Sezai Karakoç okumamış, yolları onunla kesişmemiş, düşünce ve şiirine bigâ-
ne pek çok isim, hayatı boyunca iltifata, paraya
ve alkışa itibar etmeyen Sezai Karakoç’u organize
matinelerde kişisel ekonomisine malzeme
yaptı. Kültür ve sanat üzerinden müteahhitlik
mesleği icra eden türedilerin yaşadığı zamanlara
erdik. Tabii ki istisnaları vardı. Büyük emekler
verilmiş ve muhteva üzerine düşünülmüş çalışmalara
da tanıklık ettik.
“Dünya Sürgünü” belgeseli Kültür ve Turizm
Bakanlığı ile TRT tarafından desteklenmiş
bir projeydi. İyi niyetlerle hazırlanmış ve önemli
isimlerle yapılan konuşmaların araya serpiştirildiği
canlandırmalarla kaydedilmişti. Kısıtlı
bütçelerle bir tiyatro sahnesinin değişen dekorlarında
yapıldığı izlenimi veren ve bir doktora
dersi canlandırmalarındaki diyalogların açılış
konuşmasını yapanlardan Bilim Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Yavuz Demir’in altını çizdiği
düzeyi tutturamadığını söyleyebilirim. Emeği
geçenlere teşekkür ederim.
* *
Zeytinburnu Belediyesi, yıllardır kültür ve
sanat alanında yaptığı öncülüğü “Sezai Karakoç
Sempozyumu” ile de teyit etti, Başkan Ömer Arısoy
içinden gelerek tevarüs ettiği yolculuğu sürdürüyor.
Yolu ve yolculuğu açık ve kavi olmaya
devam edecektir. Tebrik ederiz.
İşi üstlenen “kültür müteahhitliği” sorumlularının
kişisel hukuk ve dostluğa dayanarak
iliştirdikleri birkaç isim dışında çağrılan isimlerin
doğru seçildiğini söylemek gerek. Kurtuluş
Kayalı’nın Karakoç’un düşünce ve edebî yetkinliğine
vurgu yaparak, yetiştiği dönemi göz ardı
etmeden dönem isimleri ve eserleri üzerinden
yaptığı mukayeseli müzakere değerliydi. Metnini
sabırsızlıkla bekleyeceğim.
Hemşerilik hukukunun ötesinde Sezai
Karakoç’un yanında uzun yıllar durmuş, eserlerini
okumuş ve ona dair pek çok metin yazmış
Bedri Mermutlu “Sezai Karakoç Düşüncesinin
Temel Parametreleri” başlıklı sunumunda oldukça
kıymetli tespitler yaptı. “Dört Yıkılmışlık İçinden”
dünyaya geldiğini söyleyen üstadın düşüncelerinin
“bütüncül, arafta olmayan-merkezci,
tarih ve sosyoloji”yi gözeten, yaşadığı toplumun
gelenek, tarih ve toplumunun değer yargılarını
dikkate alan bir düşünce olduğunun altını çizdi.
Düşüncesinin “üç yıkılmışlık üzerine” bina edildiğini
ve bunların “insanın, toplumun, insanlığın”
yıkılmışlığı olduğunu ve her birinin bir kitabına
konu edildiğini söyleyerek düşüncesinin “üç zamanlı”
olarak anlaşılmasının gereğine dikkat
çekti. Karakoç’un şiir ve metinlerinde “geçmiş,
şimdi, gelecek/tarih, aktüel, ideal” katmanlarına
yer verdiğini ve düşüncelerini bunlarla biçimlendirdiğini,
düşüncesini biçimlendiren temel yapının
“din” olduğunun altını çizdi.
Vefatının birinci yılında son olarak Anadolu
Mektebi ile İstanbul Millî Eğitim Müdürlüğünün
gerçekleştirdiği ve Güzelyurt Kız Anadolu
İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin hazırlayıp sunduğu
“Sezai Karakoç Gençlik Sempozyumu”nun
bir oturumuna yönetici-müzakereci olarak Aykut
Nasip Kelebek ile katıldım. Sultanahmet’teki
salonu İstanbul’un farklı ilçelerinden öğrenciler,
öğretmenler ve il Millî Eğitim Müdürlüğü yetkilileri
teşrif ettiler. Güzelyurt Kız Anadolu İmam
Hatip Lisesi öğrencilerinin yaptıkları sunumlar
gençlik safiyetinin birer şelalesiydi. İki oturum
olarak yapılan gençlik şurasında “Bir Gençlik
Önderi, Sezai Karakoç'un Anlatımından Mehmet
Akif Ersoy, Hatıralarda Sezai Karakoç, Diriliş
Neslinin Amentüsü, Şair Olarak Sezai Karakoç,
Sezai Karakoç'ta Medeniyet Fikri, Sezai Karakoç'ta
Batı Fikri, Sezai Karakoç'un Anlatımıyla
Yunus Emre” başlıklarında sunumlar yapıldı.
"…siyasi fikirlerinin oluşmasında bütün
iyi şairlerin etkisi vardır. Bir siyasi fikir inşa edilirken
iyi bir şiirin etkisinden yararlanılır" diyen
Karakoç ile ilgili konuşan gençleri dinlerken gelecek
konusunda daha bir ümitvar oldum. Nesil
yenilendikçe gelenek ve geleneği inşa eden öncü
nesillerin yaktığı ateşin küllenen korları yeniden
canlandırılacak ve her dem yeni meşaleler yolumuzu
aydınlatacaktır. Yeni nesil metinler arası
ve dönemi dikkate alan bir okuma, araştırma ve
analitik bakışla metinleri yorumlayacak ve bu
yorumlar yeni ve günü kuşatan sesler olacaktır.
Tanzimat sonrası uyanış meşalelerini yakan
öncülerden biri olarak Sezai Karakoç’un açtığı
fikrî çığır, yeni ve daha büyük çığırlar açarak
çağlara yürüyecektir.
Rahmet ve dua..