Dergi Detay

Dergi Resmi

Dil ve Edebiyat (156. Sayı)

Üstat Sezai Karakoçla Rahmet

20. yüzyılın uyanış çığlıklarından Sezai Karakoç yüklendiği sorum-luluğu yerine getirmiş bir bilinç abidesi olarak aramızdan ayrıldı. Yirminci asrın ilk yarısında Ergani'de yolculuğuna başlayan, "ço-cuk yüreğimin ateş aldığı yer, belki ondan önce rüya Metni gibi bir iç dünyanın sahibiydim" dediği Maraş, Antep ve Ankara'da öğre-nimini yatılı öğrenci olarak tamamlayan, ama hedefinde hep İstanbul olan şair, düşünce adamı ve Diriliş Mektebinin üstadı vefat etti. Ona sağlığında itibar etmeyenler, vefatı üzerine kendisinin yaşarken itibar etmediği ölçüde övgü dizdiler. Cenazesi bayrak ve flamalar olmaksızın Şehzadebaşı Camii avlusunda sade bir yalnızlık abidesi gibiydi. Farklı çevrelerden gönderilen çelenkler dizildikleri duvarda, namaza durma-yan mahcup insanların temsilcisi gibi bulundukları mekana yabancıy-dılar. Hayatı boyunca yaşadığı çağı bütün eserlerinde eleştiren, çağın ve sistemin imkanlarından faydalanmayı asgari düzeyde tutan "tavır sahibi" biriydi Sezai Karakoç. Radyoya çıkmayı, televizyon ekranlarında görünmeyi itibarsızlık olarak değerlendiriyordu. Sağda solda yayım-lanan gazete ve dergilere röportaj vermekten kaçınan üstadın vefat haberi tüm bu mecralarda defalarca aktarıldı. "Görünürlüğe" ve tüm teşhir edici enstrümanlara kapalı bir dünyada yaşadı. islam ve İslam medeniyetinin şairi, anlatıcısı ve Diriliş fikrinin mi-mari olarak bilindi. "Benim şiirim aşk, hürriyet, arayış ve ölüm gibi var olmanın dinamitlendiği noktalardaki trajik espriyi, irrasyonele, absürde bulannnş 'mutlak': zaptetmektir" diye tarif etti şiirini. inancını sadelik için-de vakarla yaşadı. Sezai Karakoç, denemeleri, düşünce kitapları ve şiirle-rinde, 'yok olma tehdidiyle karşı karşıya kalan İslam medeniyeti fikrinin yeniden anlaşılmasına-inşasına, inanç dünyası, düşünce dünyası ve estetik dünyanın yeniden canlandırdmasına yönelik unıudu'nu hep diri tuttu ve anlattı. Müslüman dünyanın birliği için yazdı yazı ve şiirlerini. "Bir yerde bizi, biz İslörn dünyasını güne bağlayan ip koptu. Biz Müslümanlar, tarihin arenasında bir yerde bugünün deyişiyle 'güncel' olmaktan çıktık O gün bugündür, tarih önümüzde oluşuyor ve onu peşinden kowhyoruz. Ta-rihdeş olamıyoruz bir türlü" diyordu.