Dergi Detay

Dergi Resmi

Dil ve Edebiyat (136. Sayı)

“MESAFENİ KORU, EVDE KAL”, NORMLAR DEĞİŞİYOR
Üzeyir İlbak

Dünya olağan günlerinden birini yaşıyordu. Olağan! Neye göre, kime
göre bilinmez? 1 Aralık 2019’da Çin'in Hubei bölgesi başşehri Vuhan'da
yeni tip bir koronavirüs teşhis edildi. Aşı ve ilaçlara cevap
vermeyen bir zatürre türü olarak adlandırılan hastalık 2020 Ocak
ayından itibaren doğum yerini terk ederek Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya-Pasifik'teki
ülkelere göç etmeye başladı. 11 Mart 2020'de Dünya Sağlık Örgütü
hastalığı küresel salgın/pandemi olarak ilan etti.
Dünyada karantinanın uygulandığı ilk yer virüsün hayat bulduğu Vuhan
şehri oldu. Hastalar asker ve polis marifetiyle toplanıp gözetim alanlarına
götürülerek tedavi edilmeye çalışıldı. Dünyanın yeni seyyah virüsü sınır tanımaz
bir serazat olarak kıtadan kıtaya, ülkeden ülkeye, şehir ve kasabalara
yaptığı yolculuklarda katlanarak çoğalıyor, insandan insana temasla bulaşıyor
ve insanların koyduğu tüm sınırları yerle bir ediyordu. Tek çare insanın insanla
temasının sınırlandırılması ve insanların evlerinde kalmasıydı.
Sosyal bir çılgınlığa dönüşen evin dışına savrularak kafelerde, barlarda, kahvehanelerde,
nargile kafelerde… zaman geçirme/yaşama tutkusu insanın en
büyük tuzağı olarak insanın karşısına çıktı. Koronavirüsün yayılması sonucu bu
mekânlarla birlikte okullar, diğer sosyalleşme alanları kapatıldı ve tüm dünyada
#EvdeKal kampanyaları başlatıldı. Virüsle çalışma alanları, iş imkânları kısıtlandı,
65 yaş üstü insanların sokağa, park ve bahçelere çıkışı engellendi.
İnsanlar eve döndüler mi? Fiziki olarak evde olmak, evde olmak mıydı?
Büyük bir kırılma ve kopuş yaşanıyor. İnsanlar tokalaşmıyor, kucaklaşmıyor,
sarılmıyor ve öpüşmüyorlar. Eller uzanırken tedirginlik yüzlere yansıyor. Biri
hapşırdığında insanlar süratle yön değiştiriyor. Hıfzıssıhhaya dair bir seferberlik
yaşanıyor. Sağlıkta, ekonomide, gündelik hayatta, alışveriş alışkanlıklarında
da bir değişim yaşanıyor. Stokçuluk ve aç gözlülük, başkasının hakkına saygı
duymamak, paylaşma duygusunu yitirmek nasıl bir şey? İnsanlar ve insanlık
yeni tanıklıklara aşina oldu. Sorbon’da doktora yapan Bilgehan’ın yazısını yeni
ve farklı bir tanıklık olarak okuyun. Salgınlar üzerine hazırladığım makale ve üç
önemli roman ekseninde yapmaya çalıştığım analiz insanların olup bitenlerden
ders alamamasının bir belgesi olarak hatırlatmalarda bulunacak.
İnsanlık ailesinin insanı, insan kardeşim, kardeşlerim! Bu ses hayat ve güvenlik
ve güven duygusunun yeniden inşasının biricik başlangıcıdır. Eve, evine,
kendine, insanlığa dön ve #EvdeKal!

II.
Hayat dar koridorlarda zorluklarla zorunlu yolculuğunu sürdürüyor.
Olumsuzluklar dünyasına nefes olan güzel şeyler de var. Mart ayı içinde
yaptığımız "Hatırla ve Hayal Et 1071’den-2071’e" liseliler arası Şiir-Deneme
ve Hikâye yarışmasının ödül törenini Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi
Millet Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirdik. Cumhurbaşkanı
Yardımcısı Sayın Fuat Oktay’ın teşrifleriyle, Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya
Selçuk ve Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Genel Başkanı Ekrem Erdem'in
katılımlarıyla icra edilen törene eğitim, kültür, siyaset çevrelerinden pek
çok insan katıldı. Törenin en kıymetlileri kuşkusuz dereceye giren ve onları
desteklemek ve başarılarını kutlamak için salonu dolduran öğrenci ve öğretmenlerdi.
Salonda kültür ve sanat adamı Giresun milletvekili aziz dost
Sabri Öztürk’ün İstanbul’da yapacağı “İş ile Düş Arasında” isimli yağlı boya
tablolarından oluşan kişisel resim sergisine bizi davet etmesi kültür ve sanat
adına anlamlı ve özel bir çağrıydı. Mart 2020’de Üsküdar Nev Mekân
Şemsipaşa’da sanatseverleri bir araya getiren sergiye sanat ve siyaset erbabının
birlikte katılması tarihe not düşmeye değer bir durumdu. Yıllarını iş
ve aktif siyasetin telaşlı koridorlarında yaşarken resim ve sanatı zihninin
muhayyile okyanusunda duygu ikliminin düş tuvaline yazan ressam-hukukçu-
siyasetçi Öztürk’ün resimleri, Anadolu’nun tuvallere bıraktığı izlerden ve
kişisel hatıralarının fırça darbeleriyle bir anlatısıydı. Dokuzu karma 5 tanesi
kişisel sergide eserlerini sanatseverlerin huzuruna çıkaran Öztürk etkilendiği
resim ustalarının ve ders aldığı çağdaş usta ressamların yolunu takip
ediyor. Ressam Selahattin Kara, ressam Öztürk’ün resmini “Bugün bütün
modern akımların kaynağı olan empresyonist ressamların üslubundan beslenerek
resim yapıyor” diye anlatıyor. Kapakta kullandığımız Sabri Öztürk’ün
“Ankara Seymen Parkı” tablosunun içinden geçtiğimiz zamanın, günümüz ve
ânımızın tanığı olarak okunması temennisiyle sanata, sanatkârlığa, hayata,
insana, insanlığa umut veren her bir insana şükranlarımızla.
İnsan, insanın umut ufkunda bir fener olduğunda; insanlık Raffaello’nun
‘Atina Okulu’ tablosunda yeniden inşa olmanın anlamını kavrayacaktır. Her bir
insana, haneye, mahalleye, köye, kasabaya, kazaya,
şehre, ülkeye, kıtaya, dünyaya ve insanlığa
sağlıklı ve huzurlu bir gelecek diliyorum.
Geçmiş olsun insanlık, geçmiş olsun dünya
ve tüm ülkeler, geçmiş olsun aziz ülkem. İnsanlığa,
Müslümanlara ve ülkem insanlarına maddî
ve manevî tüm virüslerin ürettiği musibetlerden
arınması temennisiyle şifa diliyorum.