Dergi Detay

Dergi Resmi

Dil ve Edebiyat (118. Sayı)

Bir Şuura Uyanmak
Üzeyir İlbak

Coğrafya, mazi, hal ve istikbal! İbn Haldun’a göre
coğrafya insanların hayatlarını belirlemede, yaşama
biçimlerini tayin etmede temel etmenlerden
biridir. Bir milletin mazisi, geçmişte yaşadığı
ve yaşattığı hayatı istikbalinin inşasında belirleyici
olur. İhsan Fazlıoğlu bir dergiye verdiği söyleşide “her
cedid/yeni, varlığını kadime ekleyerek takaddüm eder.
Bu nedenle cedid olan İslâm, kadim’e eklenmeye çalışmış;
sonra da onu dönüştürmüştür. Suriye’nin, Mısır’ın,
İran’ın akabinde Bizans’a ve onun kalbi İstanbul’a yönelmek;
cedid’in kadim’le, yalnızca hesaplaşması değil,
aynı zamanda onu sahiplenme isteğiyle de ilgilidir” der.
Bu tespitten hareketle inanç sistemlerinin, medeniyet
ve kültürlerin hatta devletlerin yönetim yöntem ve sistemlerinin
birbirinin devamı niteliğinde olduğu sonucuna
varmak mümkündür. Toptan ret veya sorgusuz kabul
büyük kırılmalara sebep olur ve Tanpınar’ın “işte Tanzimat’tan
sonraki senelerde kaybettiğimiz şey, bu devam
ve bütünlük fikridir” dediği olgu, toptan ret fikrinin benimsenmesidir.
Tanpınar meseleyi anlamamız için net verilerden
hareketle “Garp’ta Orta çağ insanı, Rönesans insanı,
makine sanayi’i devrinin insanı, bugünün insanı medeniyetiyle,
müesseseleriyle beraber teşekkül etmiş şe’nî ve
tarihî vakıalardır” dedikten sonra Tanzimat’a kadar bu
coğrafyada yaşananları şu şekilde aktarır. “Selçuklular
devrinde Anadolu kapılarını zorlayan insanlar, yeni vatanı
benimseyen kurucu nesiller, Osmanlı fâtihleri bütün
siyasi düzensizliklerine rağmen bize Itrî’nin dehasını ve
Nailî’nin dilini veren, zevkimizin o tam inkişâf ve istikrar
devri on yedinci asır sonunun insanı elbette birbirlerinden
çok farklıydılar. Fakat aynı zamanda birbirlerinin
devamıdırlar da! Böyle olduğu için de bir yere konan
taş, iki üç nesil sonra behemehal bir bina oluyor, insan
zamanına girmekle kazandığı şahsiyetini etrafına kabul
ettiriyordu.” Bu tespit bize izleyici ve kavrayıcı “devam
fikrinin” önemini açık bir biçimde anlatıyor.
Yeni bir dünya kurulurken yeni bir zihnî kavrayış ve
dönüşüme ihtiyacımız var. Zihinlerimizi uydurulup kutsallık
kisvesiyle donatılmış, olağanüstü sırlarla yüceltilmiş
masalsı menkıbelerden arındırarak tarihimizi yeniden
analize tabi tutup öğreneceğiz. Homeros anlatısındaki
Sisifos’un yaşadıklarını, yeniden yaşamamak için tarihi
kırılmalardan, tarihi yanılgılardan ibret alarak yeni bir
yol haritası hazırlayacağız.
Coğrafyayı, tarihi ve zafer-hezimet yolculuklarını
hatırlayacak, günün efsununun bizi uyutmasına izin vermeyecek
bilgi ve tanıklığı ciddiye alarak genç nesli an’a
uyandıracak; geleceğe dair hayal ve tahayyül sınırlarını
zorlaması için imkân hazırlayacağız.
Malazgirt’te açılan Anadolu kapısının Erzurum, Erzincan,
Sivas ve Malatya’da iradeye dönüşerek Konya’da
devlet oluşunun tarihi, bizim tarihimizdir. Söğüt ve İznik’te
açılan Bursa’da filizlenip Edirne’de boy verdikten sonra İstanbul
surlarını deviren büyük çınar bize aittir. Viyana kapılarında
Giray Han ile Merzifonlu’nun kişisel ihtiraslarından
kaynaklanan hataların başlattığı Avrupa’dan çekilme
hareketinin Balkanlarda sebep olduğu büyük yıkım, tehcir
ve soykırım ardından Çanakkale, Sakarya ve Dumlupınar’ı
biz yaşadık. Ankara’da filizlenen Cumhuriyetin kökleri bu
kadim ile tekaddüm eder. Bütün bunları hatırlayarak
2023, 2053 ve 2071’i yeniden hayal edecek bir nesil an’a
uyandırılmak zorundadır. Genç nesil bu uyanıklığı “Anadolu
Kıtası” tarihinde farklı din, dil, etnik aidiyet ve tercih
sahipleriyle birlikte yaşamanın sağladığı imkân ve gücü
yeniden kalbine aşılayacak; coğrafyaya Musevi olmanın
getirdiklerini, sabah ezanının Musevi, Rum ve Ermenilere
hissettirdiklerini, kilisede her inançtan insanın yaktığı
mumun kokusunu yeniden hissedecek ve tüm kültürlerin
kazandırdıklarıyla yeniden Türkiye olacaktır.
Anadolu ve Trakya birlikte yaşama hamurunun ekmeğinden
mamul bir coğrafyadır. Bu ülke yeryüzü medeniyetlerinin
boy verdiği, inançların yeniden yorumlandığı
ve her türlü inanç mensubunun inançlarını yaşadığı bir
barış kıtasıdır. Bu coğrafya birkaç yüzyıl Rum’un, Ermeni’nin,
Sırp’ın, Hırvat’ın, Slav’ın, Çerkez’in, Kürt’ün, Arnavut’un,
Arap’ın, Fars’ın ve Türk’ün birlikte yaşadığı ve
mamur kıldığı bir coğrafyadır.
Ahlat’ta güneşi karşılayan mezar taşı ile Akdamar
Kilisesi’nin gölgesi Galata Sinagogu’ndan Selimiye Camiine
uzandığında; Ağrı’da yükselen ağıt eşliğinde başlayan
halay Erzurum’da uzun havaya evrilip Karadeniz’in
hırçın dalgalarında Horon olduğunda, Ankara havası ile
Ege’de Zeybek olup toprağa diz koyduğunda Türkiye yeniden
Türkiye olacaktır.
Aziz ülkemizin gücüne inancını yitirmeyen ülkem insanını
selamlıyorum.