Dergi Detay

Dergi Resmi

Dil ve Edebiyat (110. Sayı)

İnsan, İnsanca Yaşasın
Üzeyir İlbak

Bir asır sonra Kudüs’te, Suriye’de, Irak topraklarında,
Balkanlarda ve gönül coğrafyamızın her bir noktasında;
Adriyatik’ten Çin Seddi’ne, Afrika’nın içlerinden
okyanus kıyılarına, Arakan’dan Yemen’e kan ve gözyaşı
çoğaltılmaktadır. Bin yıl öncesinden bildiğimiz ve neffes
aldığımız coğrafya yeniden tutuşturuldu. Bağdat küle
döndürüldü, bin yıl evvel Moğol eliyle Bağdat’ta yakılan
kitapların dumanı Batı adamının Endülüs /Gırnata’da
yaktığı kitapların kelimeleri ile yedi kat semada birleşti;
kan ve gözyaşı olup aktı yeryüzüne. “Devrilen her taş
benim taşım/Yıkılan her ev benim/Benden yıkılıyor hepsi
ben yıkılıyorum/Yıkılan benim/ (…) Her zerrede ölen
benim/ Ölen Bağdat benim” (GD, 634). Kudüs’te, Cezayir’de,
Tunus’ta, Şam’da ölen benim. Halep’te ölen ben.
Sarayova’da, Moğolistan’da, Somali’de, Arakan’da ölen
benim. Afganistan’da esaret prangasında tutulan ben.
Afrika’da varlık içinde açlığa mahkûm ben. Habeş ülkesinde,
Filistin’de insanlık defterine ismi yazılmayan ben.
Yemen’de kerpiç damlarda vurulan benim. Yağmalanan
benim coğrafyam ve her üretilen mermi, benim paramla
bana satılıp beni vuruyor.
***
İnsanlar, insanlık görsün diye yeniden yollara düştük.
Okyanus ötesinden terörü yok etmek, huzur ve barışı kurmak
için coğrafyamıza gelenler; vekâlet verdikleri ‘diğer’
terör örgütlerini büyütürken bir tek hedefe odaklandılar.
İsrail Devleti’nin güvenliği! Çünkü Müslümanların coğrafyasında
emperyalizmin sömüreceği bir ürün kalmadı. Bu
güvenliği de farklı huzursuzluk bölgeleri kurarak ve dikkatleri
oraya yoğunlaştırarak yapmak istiyorlar. Yemen
ve Kürt nüfusun yaşadığı coğrafyaların bu bağlamda
seçildiğini düşünmek gerek. Tarihi altyapısı olmayan tasarım
ürünü Kürt devleti fikri, zihni olarak XX. yüzyıl ürünü
sosyalist-kanton anlayışa mensup kişiler üzerinden
Batının silah gücüne dayandırılmak isteniyor. Bu garip
görünse de Batının zihin kodlarına uyar; çünkü Batı çıkarı
için diktatörler ve krallıkları destekleyerek utanmadan
demokrasi havariliği yapabilmektedir. Hatta Batı adamı
seçimle gelmiş iktidarları deviren asker kökenli pigmelerden
de desteğini esirgememektedir. İki yüzlülük tarih
boyunca kötülük çiçeklerinin besin kaynağı olmuştur;
iyiler görevini yapmadığı sürece kötülük çiçekleri çoğalacak
ve kanla beslenmeye devam edecektir. Merhamet
çiçekleri göğersin diye Afrin’de olmak gerek.
***
Dost seçmek ve dostluk görmek için ilkeleri feda etmemek
gerek. İktidarı devşirme akla ve doymak bilmez
mideye emanet etmek; körlük ve felakete sebep olabilir.
Günü kurtarmak ve iyi niyet sahibi olmak çoğu vakit yeterli
olmaz. Tek sermayesi tabasbus ve itaat olan kifayetsiz
muhterisi makam sahibi kılmak, milletin makamı
olan makamı sıradanlaştırmaktır. Sıradanlaşan yerin
tahkime ihtiyacı olmadığından insanlar oradan uzaklaşır
ve makam anlamını yitirir. Bu aralar insanlarla aramızda
kifayetsiz muhterisin sebep olduğu vefasızlık çoğalıyor.
Tedbir gerek. Bunu en iyi anlatan da Rumî’nin anlatısıdır.
“Adam uyudu, ayı sinek kovalamaktaydı. Sinek, kovulunca
kalktı, fakat inadına gene kalktığı yere gelip kondu.
Ayı, o gencin yüzünden kaç kere sineği kovdu. Fakat sinek
gene derhal kalktığı yere gelip konmaktaydı.
Ayı sineğe kızıp gitti, dağdan kocaman bir taş yakalayıp
getirdi. Sineğin gene uyuyan adamın suratına
konmuş olduğunu görünce, o koca değirmen taşını alıp
sineği ezmek için adamın suratına fırlattı. Taş, uyuyan
adamın suratını paramparça etti. Bu mesele de bütün
âleme yayıldı.
Aptalın sevgisi şüphesiz ayının sevgisidir. Kini sevgidir,
sevgisi kin.” (Celalddin Rumî, MESNEVÎ II, Çeviren Veled İzbudak-
Gözden Geçiren Abdülbaki Gölpınarlı, MEB İstanbul 1995; 162-163)
***
Sınır boylarındaki şehirlerimize, sokaklarımıza, pazaryerlerine,
evlerimize, camilerimize, okullarımıza füzeler
düşmesin, çocuklarımız, insanlarımız, savaştan kaçan
komşularımız ölmesin diye ve Afrin’de silahlandırılan
teröristler daha da çoğalmasın, traş edilen DEAŞ’lı, PKKPYD’li
kiralık katiller palazlanmasın ve insanlar insanca
yaşasın diye sınır ötesine geçen erinden komutanına,
istihbarat personeline tüm kardeşlerimizi dualarla kucaklıyoruz.
Sezai Karakoç’un Alınyazısı Saati şiirini birkaç kez
yeniden okumanız temennisiyle Şubat 2018 sayımızla
siz değerli okurları selamlıyoruz.
“İnsanın insan olduğu o günde
….
Savaşabilirim bugün bütün dünyayla
Gerekirse
Ruhumuzun susadığı hakikat olan
Evrensel İslam Barışının zaferi için
Aşk için Tanrı hakikati aşkı için

Savaşırım doğudan daha doğu
Doğrudan daha doğru olanı bulmak için
Zulme karşı savaşabilirim
İnsan başı yalnız Tanrı önünde eğilecektir
Ebedi hakikat budur
Bunun için savaşırım ben
Bunun için kanım helal olsun” (GD 657-664)