Dergi Detay

Dergi Resmi

Dil ve Edebiyat (105. Sayı)

Kurban ve Kavrayış
Üzeyir İlbak

Tutkularının, zaaflarının, dünyalıklarının, çocuklarının,
efendilerinin … hasılı Allah’tan başka her bir şeye aklını
ve kalbini köle etmiş insanın kurbanı anlaması
mümkün müdür? Kurban besili bir hayvana büyük
paralar ödeyerek bir kasaba kestirmek ve kan akıtmak
mıdır? Nefsin abarttığı ve önemsediği ne varsa
onu yok etmeye yönelmenin adıdır kurban.
Kurban, bir nimettir. Nimeti doğru anlamak
için de abartılmış dünyevî arzulardan arınmak ve
dünyevî taleplerin gerçekleşmesi için dini araçsallaştırmamak
gerekir. Dini alanlarda görünmekten,
ismini birilerine yakın vakıfların bağışçı listelerine
dahil etmeye çalışmaktan, iktidar büyüklerinin ibadet
ettikleri yerleri takibe alarak oralarda görünmek
ve onların rızalarına mazhar olmak için harcanan
çabalardan kurtulmak gerek. Bugünkü iktidar
sahiplerinin parti kurma hazırlıkları sırasında canhıraş
bir çaba ile Cuma namazlarını takip eden ve
hayatı boyunca bu ekiple yan yana olmamış bir zatın
bakanlığa kadar ulaştığına tanık olduk. Bu yapıdaki
insanlar dini, dünyevî ikbal için araçsallaştırmışlardı;
birçoğu amaçlarına ulaştı. Şimdilerde
insanlık arasında esameleri okunmuyor; bunların
farkında olanların zihinlerinde ihanetleri varlığını
koruyor. İş çevrelerinden bürokrasiye kadar ikiyüzlü
kimliksiz mahlûkattan bir hayli var. Dini ve dini hayatı
dünyevîleştirerek kurban kesme mükellefiyetine
ulaşanların, zihni ve kalbi bir teslimiyetle kurban
nimetinin idrakinde olduklarını düşünmüyorum.
Kurban, bir özeleştiridir yani “estağfurullah”
deme makamı. Kendimizi sorguya çekme ve sorgulama
durağı. Kurban, Bayramı’nda zihin dünyamızda
yer kaplayan dünyevî ne varsa onu kurban edebilmektir
ve aklımızı kiracılardan, akıl sahiplerini meyyitleştiren
yamyamlardan tasfiye etme ameliyesidir.
Aklımızı, kalbimizi sadece Allah’ın emrine tahsis
ederek aracılardan, efendilerden, efendi eteklerinden
kurtulmaktır kurban. Kurban Rab’in yerine hiçbir
ilah koymamak, O’na paralel Rabler üretmemektir.
Kürsülerde, rüyalarda, menkıbelerde uluhiyet libasına
bürünerek aklı ve kalbi devşirenler kadar, devşirilenler
de Allah’a karşı sorumludurlar; çünkü Allah
insanoğlunu akıl nimetiyle ödüllendirmiş ve o aklı
kullanmayı emretmiştir. Efendilere kulluk, evliya kanadında/
eteğinde kendinden geçmek, mal-mülk tutkusu,
ikbal-makam-mevki hırsı, aile zaafı … Allah’a
ait olması gereken aklın ve kalbin zalim işgalcileridir.
Onları Allah’ın yerine, bilerek ya da bilmeyerek
“ikame” etmek kurban bilincinden vareste olmaktır.
Kurban, “Yalnız Sana kulluk ederiz ve yalnız Senden
yardım dileriz” (Kuran 2/5) diyebilmektir. Dünyevî
aidiyetlerin, nefsimizin, gündelik çıkar ilişkilerinin
aklımıza, kalbimize yerleştirdiği başka muhabbet
ve saplantılardan arınmanın; Allah’ı tek hükümran
olarak kabul etmenin ve yaşamanın adıdır kurban.
Efendi meclislerinde ve birilerinin sekr halinde numaradan
vecd meclislerinde birbirine ‘kurban’ demenin
anlamını kaybettiği vakittir kurban.
Daha bir sene önce Allah’la oturduğu kürsüden
kurban dilenen ihanet şebekesinin efendilerinden
sadece biri deşifre oldu ve ibadet maksadıyla yaptığımız
kurban bağışlarının hangi amaçlarla kullanıldığına
tanık olabildik. Bugün hala benzeri cehalet
merkezlerinin kurbanlarımızı talep ederek, bizi kurban
etmeye devam ettikleri gerçeğini göz ardı etmeyelim.
Allah’ı ve Peygamberi rüyalarında görüp Peygamberi
efendilerine benzeten cehalet merkezleri; açığa çıkarılmış
ihanet çetelerinden farklı bir din telkin etmiyorlar.
Müslümanların yıllık büyük nefis muhasebesini bu
minval üzere yapmaları gerekmektedir.
On iki asırdır akılları yağmalanmış, hikmet kaleleri
yıkılmış; aklı ve tefekkürü rüya ve menkıbelerle
örtülmüş Müslüman dünya, yeni bir uyanışın
ateşini yakmak zorundadır. Bundan dolayı mazinin
curufatından, iğvasından, ruhbanlıklardan/zümrelerden
kurtulmak için Kuran’a kulak vermek makamındayız.
Kuran “akledin, tefekkür ve tezekkür
edin, akletmiyor musunuz, düşünmüyor musunuz”
diye uyarır. Birileri de Allah’ın bizzat kendisine tecelli
ettiğini, “Allah’ın aynası” olduğunu, rüyada
görülen Peygamberin yüzünün birebir kendisinin
yüzü olduğunu; müritlerini kibrit kutusunda sırat
köprüsünden geçirdiğini, tüm tabilerini cennete
koymadan kendisinin cennete girmeyeceğini söyleyerek
“Sakın aklınızı kullanmayın, sapıtırsınız” diyenler
vardır. Müslümanlar bunlar arasında doğru
bir tercih yapmak zorundadır. Çağdaş çarpıklık ve
sapkınlıkların, akıl yamyamlarının iktidarlarının sürüp
gitmemesi için sadece “Bizi dosdoğru yola ilet”
(Kuran 1/6) demek noktasındayız.
“İbrahim’e selâm olsun!” (Kuran 37/109).